ASKERİN YARGILANMASI

Hükümet, el çabukluğuyla askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasını TBMM'den geçirdi. Cumhurbaşkanı da bu yasayı onayladı.

Cumhurbaşkanı'nın yasayı onaylarken birtakım uyarılarda bulunması da gözden kaçmadı. Bu uyarıların yasal açıdan hiçbir önemi yoktur. Yasak savma amacı taşıdığı da bizce malumdur. Cumhurbaşkanı bu davranışıyla inanmadığı, anayasaya aykırı bulduğu ve ülkemize ciddi zararlar verebileceğini düşündüğü bir yasayı onaylamanın sıkıntısı içinde olduğunu belirtmiş oldu.

Amaç nedir, amaç darbeye karşı önlem almak mıdır? Tabii ki hayır. Darbe karşıtlığı temelinde ülkemize ve Cumhuriyet rejimine karşı sinsi bir plan ilmek ilmek dokunmaktadır. Amaç, Cumhuriyet'in ayakta kalmış kurumlarından birini çökertmektir. Türkiye, askeri darbe dönemlerini geçirmiştir. Geçmişte ABD'nin yeşil kuşak projesi çerçevesinde, ülkemizde darbeler örgütlendi. Darbelerin amacı; solun önünü kesmek, Amerikancı sağı mağduriyet ve masumiyet ortamı oluşturarak sürekli iktidarda tutmaktı. Günümüzde bu işi ekonomik, siyasal, yönetsel, kültürel baskılarla ve medya yönlendirmeleriyle yapıyorlar.

Demokratikleşme adı altında Türkiye'nin değer sistemi ve kurumları adım adım çökertiliyor. Yasanın çıkmasıyla birlikte emekli generallere karşı bir linç kampanyasının ayak sesleri duyulmaya başlandı. Çeşitli kişi ve kurumlarca savcılıklara suç duyurularında bulunuluyor. Daha sonra bu, silah altındaki askerlere yönelecek ve ordumuzu iş yapamaz duruma getirecektir. Yargı tehdidiyle askerin görev yapmasını engelleyecekler akıllarınca. İstedikleri şey; korkup sinmiş, Mustafa Kemal çizgisinden sapmış, Cumhuriyet değerlerinden uzaklaşmış, ulusu ve yurdu korumada duyarsız bir asker modeli. Yasalar çerçevesinde yaptığı görevinden ötürü yargılanma tehdidi ile karşı karşıya olan bir ordu mensubunun görev şevki kırılmayacak mıdır?

TSK'ya siyasal alanda saldırılardan cesaret alan bölücü örgüt yandaşları, son günlerde orduyla bölücü örgütün karşılıklı olarak silah bırakmasını söyleyebiliyorlar. Silahı olmayan bir ordu olur mu hiç?

Peki, TSK'ya bu kadar düşmanca davranmanın nedeni nedir? Yıllarca, çocukluklarından beri, laik devleti ve onun ordusunu düşman gören zihniyetin geldiği nokta bu. Açıkçası Atatürk'ün kurduğu her kuruma düşmanca bakan anlayış, O'nun ordusuna mı dostça bakacak?

Ulusumuzun vicdanını asıl sızlatansa askerlere sivil yargı yolu açılırken, bölücü örgüt üyelerinin affı için bir kampanyanın başlatılmasıdır.

Kendisini koruyamayan bir ordu, yurdunu ve ulusunu nasıl koruyacaktır? İnsanımızı, toprağımızı, canımızı, özgürlüğümüzü, geçmişimizi, bugünümüzü ve geleceğimizi kime emanet edeceğiz? Umutlarımızı gerçekleştirmede güvencemiz ne olacak? Orduyla ulusu karşı karşıya getirmek kime ya da kimlere yarar sağlar? Halkından kopmuş bir ordunun güçsüzleşeceğini, ayakta kalamayacağını herkes bilir. Ortadoğu coğrafyasında yaşamak için güçlü bir ordunun gerekli olduğu da kesindir. Sorunların hiçbir zaman bitmediği, gittikçe çoğaldığı, hatta çözümsüzleştiği topraklarda yaşamak kolay değil. Hem de hiç kolay değil.

Ülkemizde gerçekten bir darbe yapılıyor, sinsice çok planlı. Bu darbe, "Darbeye karşıyız, daha çok demokrasi..." diyerek geliyor. Cumhuriyet'in önemli kurumlarını (TSK, üniversiteler, yargı ...) kemirerek geliyor. Mürtecilerin, bölücülerin, yanar döner liberallerin AB ve ABD desteğiyle yaptıkları büyük bir darbedir bu.

Çanakkale'de, İnönü'de, Sakarya'da, Dumlupınar'da yenilenler; 1923'ün aydınlanmasında gözleri kamaşanlar dünün intikamını almak için dört bir yandan saldırıyorlar. Bu topraklar Haçlı seferlerini, Moğol istilasını, Yedi Düvel'in emperyalist saldırılarını gördü. Ulusal bağımsızlığımızın ve Cumhuriyetimizin kökleri o kadar derindedir ki onları söküp atmak olanaklı olmayacaktır.

Adil Hacıömeroğlu
15 Temmuz 2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder