VATANIN BAĞRINA DÜŞMAN DAYAMIŞ HANÇERİNİ

19 Ekim sabahı ulusumuz yirmi dört şehidin acı haberiyle güne başladı. Kahpe kurşunlarla vurulup yere düşen Mehmetçiklerin acısı, yurdun dört bir yanını yasa boğdu. Bölücü örgütün eyleminin zamanlaması dikkat çekicidir.

Çukurca’daki terörist saldırı, zamanlama açısından önemlidir. Saldırının, Habur rezaletinin yıldönümüne rastlaması anlamlıdır. Terörle nasıl mücadele edeceğini bilmeyen iktidarın Habur’da terörle el sıkışmasının bedelini, Mehmetçik kanıyla ödüyor. Dünyanın hiçbir yerinde teröristle kol kola girerek terörün bitirildiği görülmemiştir.

Hakkâri’deki saldırının, Cumhurbaşkanı’nın bölgeye yaptığı gezinin hemen ardından gerçekleşmesi de ilginçtir. Bölücü örgüt, devletin en yüksek makamına meydan okuyor. Bu saldırıyı bir gün önce de yapabilirdim, diyor. Bu yolla da sempatizanlarına güven ve cesaret aşılarken iktidar kanadını da şaşkınlığa sürüklüyor.

2002’de bitme noktasına gelen terör, dokuz yıllık AKP iktidarı döneminde neden hızlı bir yükselişe girmiştir? Bunun nedeni terörün ulusal bütünlüğümüze verdiği zararın bir türlü kavranamamasıdır. AKP yönetiminin izlemekte olduğu yanlış Ortadoğu politikası iflas ederken terörün hızla tırmanması rastlantı değildir. Ortadoğu’da uzak, yakın nerdeyse tüm komşularımızla yapay sorunların ortaya çıkarılması, bu ülkelerin içişlerine müdahale edilerek onlara “ayar verilmek” istenmesi terörün yükselmesindeki etkenlerdendir. Hükümetin, Ortadoğu politikası tamamen ABD eksenine yerleşince de bunun bedeli ağır oluyor. Suriye ve İran’la gerilen ilişkiler, İsrail’le anlamsız çekişmeler Mehmetçiğin kanının dökülmesine neden oluyor.

“Yoksa İsrail kendi iradesiyle bunları serbest bırakmış olmazdı. Bu anlaşmayla birlikte o geçmiş işlendiği iddia edilen suçlar ki biz bunları suç olarak görürüz görmeyiz bu ayrı bir tartışma böyle bir şey varsa dahi İsrail tek taraflı bu serbest bırakma işlemini kendine yakın kılmış oluyor. Türkiye açısından bu noktada bağlayıcı bir durum yoktur.” Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun, Hamas militanlarından bazılarının ülkemize getirilmesiyle ilgili yaptığı açıklamasında bunları söylüyor. Hamas militanlarının suçlu olup olmadığına karar veren Bakan Bey, ülkemiz topraklarını kana bulayan PKK ile ilgili söz etmiyor nedense. Eğer sen, başka ülkelerin terörist saydığı örgütü aklamaya çalışırsan, onlar da senin terörist saydığını “özgürlük savaşçısı” ilan eder. Hamas’ın hamiliğine soyunan iktidar, kendi ülkesini kana bulayan terör örgütünü görmüyor.

Suriye ve İran konusunda ABD politikalarının sözcüsü durumuna gelen RTE, terörü de Irak’taki işgalcilerle çözmeye çalışıyor. ABD ise Ortadoğu’nun ateş kazanına durmadan odun atarak yangının büyümesine neden oluyor. Şimdi anlı şanlı basınımız, İran ve Suriye’nin son saldırıların arkasında olduğunu yazacak. Böylece de ABD ve İsrail’in bu ülkelere yapacağı saldırılara kamuoyu nezdinde haklılık kazandıracaklar kendilerince. Saldırılarda kullanılan ağır silahlar ve teknoloji Suriye ve İran’ın sahip olduğu cinsten değil. Bu olanaklar bölgede iki ülkede var: ABD ve İsrail. Bu saldırılar provakatiftir. Türk kamuoyunu İran ve İsrail’e düşmanlaştırma amacı taşımakta.

Saldırıdan sonra yapılan açıklamalar ise ibret vericidir. Hele RTE’nin, işi getirip “internet andıcı”na bağlaması büyük beceri. Nerdeyse bunu Ergenekon yaptı, diyecekti. Bu da gösteriyor ki, sorumlu makamların gündeminde terör yok, Cumhuriyet kurumlarının tasfiyesi var. Siyasal parti liderlerinin açıklamaları gösteriyor ki ülkemizin iktidarı ve muhalefeti terörün önlenmesiyle ilgili düşünceler, projeler üretememişler. Böyle olunca da terör örgütü kan dökmeyi sürdürür.

En çarpıcı açıklama ise hükümetin ağlak bakanından geldi. “Bu acıları yaşatanları Allah en kısa sürede helak etsin.” Evet, tüm işlerimizde olduğu gibi bu işi de Allah’a havale ettik, sorumluluk bizden gitti.

Terörü bitirmek için, teröristle savaşmak gerekir. Bölücü örgütü destekleyen ülkelerle ilişkileri yeniden düzenlemeli. Ülkemize saldırlar, ABD işgali altındaki Irak topraklarından yapılmakta. Irak’ın kuzeyinde Amerika istemediği sürece kuş dahi uçmaz. Müttefikimiz olan(?) bir ülkenin vatanımızı bölme amacını hala göremiyorsak kusur kimdedir?
“Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini / Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?” Namık Kemal’in yıllar önce söylediği bu dizeleri yanıtlayacak Mustafa Kemallerin haykırışlarını duyar gibiyim. Gaflet içinde, kişisel çıkarından başka bir şeyi göremeyen; işbirlikçi olmayı, onurlu yurtsever olmaya yeğleyen politikacılarla vatanın bağrına saplanmış hançeri çekip çıkarmak olanaksız. Mustafa Kemal’in bağımsızlıkçı ateşini tüm yurt sathında yakmaktan başka çözümümüz var mı?
Adil Hacıömeroğlu
20 Ekim 2011

4 yorum:

  1. Kazım Büükülmez20 Ekim 2011 13:32

    Ne yazık ki o düşman tam içimizde.Ankarada.

    YanıtlaSil
  2. Şehitlere kelle diyen,pkk görevini yapıyor diyen bir diğeride tüm pkklıya af getirip Apoya ev hapsi verelim diyen zihniyet başımızda olduğu sürece en tehlikeli terör budur.

    YanıtlaSil
  3. 170 yıldır aynı oyunlar ğynanıyor,görmüyoruz.Neyazık ki içimizde hainleri bol bir ülkeyiz?yörük

    YanıtlaSil
  4. Türkiye 2 gündür 'şehit' haberleriyle meşgulken hükümet fırsatta istifade neler yaptı biliyor musunuz?

    1- Deniz Fenerindeki tüm tutuklular sessizce serbet bırakıldı.
    2- Tüm Hizbullah tutukluları serbest artık. Hepsini bıraktılar.
    3- Kredi faizlerini son 5 yılın en üst seviyesine çektiler.
    ... 4- Memuru yapılan mesai zammı 10 kuruşa çekildi.
    5- Öğrenci harçlarına yapılan zam son 10 yılın en yüksek seviyesiyle yasalaştı.
    6- Tam 7 kalem eşyaya yüzde 14 - 17 arasında zam yapıldı.
    7- Kaddafi'nin yakalaıp linç edilmesinden dolayı Libyalı muhaliflere daha önce gönderdikleri 300 milyon doların yanında 80 milyon dolar daha yardım gönderildi.
    8- Deniz Fenerinin eski savcılarına (tutuklamaları yapan) soruşturma açılması netleştirildi.
    Ve bunlar bilinenler peki ya bilinmeyenler??Çok teşekkürler hocam,SAYGILARIMLA...

    YanıtlaSil