CHP KURULTAYLARI
KİNDAR GENÇLİK
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, daha önceki konuşmalarında “dindar gençlik” yetiştirme
amacını açıklamıştı. Ancak dindar gençliğin nasıl olacağını, hangi ülkülerin
peşinde koşacağını, kimleri örnek alacağını açıklamamıştı. Partisinin İstanbul İl
Gençlik Kollarının 3. Olağan Kongresine telekonferans yöntemiyle katılarak
yaptığı konuşmada baklayı ağzından çıkardı. “Altını çiziyorum; modern, dindar
bir gençlikten bahsediyorum. Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının,
evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlikten bahsediyorum.” diyerek yetiştirecekleri
gençliğin kindar olmasını istedi.
Basına
yansıyan yukarıdaki sözleri şaşkınlığa yol açıp yoğun eleştiri alınca AKP’nin
internet sitesinde bu konuşmadaki “kin” sözcüğü çıkartıldı. Atatürk’ün Gençliğe
Hitabesinin okullardan kaldırılmasının tartışıldığı bir sırada, RTE’nin Necip
Fazıl’ın gençliğe hitabesini okuması ilginçtir. Demek ki “dindar gençlik” Necip
Fazıl’ı örnek alacak. Bu noktada Necip Fazıl’ın usumda dolanan dizelerini sizinle
paylaşayım istedim:
“Her
ayağını bastığın yerde sanki kalbin var/ Kalbin ki vahşi bir zevk alır
ezilişinden/ Ömrümün geçtiği yolda bana sorsalar/ Gidiyorum bir kadın bacağının
peşinden
Bir
kadının içinden ağlayışı, gülüşü/ Gözlerinden ziyade bacaklarına yakın/ Bir
lisandır onların duruşu, bükülüşü/ Kadınlar! Onlar varken konuşmayınız sakın
İnce
sütunlarındaki ilahi güzelliğe/ Bacakların ruhudur şekil veren diyorum/
Bacakları bir kalın örtüde saklı diye/ Mermerde kalbi çarpan Venüs’ü sevmiyorum,
Boynuma
doladığın güzel putu görseler/ İnsanlar öğrenirdi neye tapacağını/ Kör olsam da
açılır gözüm, ona sürseler/ İsa’nın eli diye bir kadın bacağını”
Şairin
bacak fetişizmi, bacaklara tapınması onu ilgilendirir. Tıpkı “Bir kadın
memesine vatanı satarım.” diyen AKP destekçisi liberal yazar Ahmet Altan gibi.
Kadın
bacaklarına tapınıp övgüler dizerken hidayete eren(!) birini sorgulamak
durumunda değiliz. Ancak bir köktenci uçtan diğerine savrulan kişiler hep
ilgimi çeker. Genellikle hepsi kin doludur eski yaşamına, arkadaşlarına,
düşüncelerine karşı. Bulunduğu ortamda gerekli ilgiyi, sevgiyi, saygıyı
göremeyen kişiler savrulur gider güz yaprakları gibi karşı kıyılara. Şimdi RTE’ye
sormak gerek: yukarıdaki şiiri de okuyacak mısınız dindar gençliğinize?
“Kin
tutmak” ne denli bir ilkel anlayış... Kime kin tutuyorsunuz? Cumhuriyet’e mi,
yurdu düşmandan kurtaranlara mı, bu uğurda şehit ve gazi olanlara mı, yoksa
çocuklarını Necip Fazıl’ın izinde “dindar genç(!)” olarak yetiştiremeyen anne,
babalara mı?
“Annesi,
babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa gelmiş ve geçiş bütün eski mümin eski
nesillerden hiçbirini beğenmeyecek, onlara: ‘Siz güneşi ceplerinizde kaybetmiş marka
Müslümanlarısınız! Gerçek Müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başınıza
gelmezdi!’ diyecek ve gerçek Müslümanlığın ‘nasıl’ını ve ‘ne idiğü’nü her
haliyle gösterecek bir gençlik… Bu sözler de Necip Fazıl’ın hitabesinden. Bir
mümin; atalarını, rahmete ermiş büyüklerini hayırlı dualarla mı yad edecek;
yoksa bu dünyadan göçmüş insanların, yani atalarının, inanç ölçülerini mi
sorgulayacak?
Kısakürek’in
hitabesini okuduğumuzda şu sorunun yanıtını da merak ediyoruz sayın başbakan: TBMM’de
yazan “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir.” özdeyişi yerine, “Hakimiyet
Hakk’ındır.” sözünü yazmayı düşünüyor musunuz? Ulusumuzun kurtarıcısı, Cumhuriyet’imizin
kurucusu Mustafa Kemal’in bir tek sevdası vardı, o da vatanıydı. Ne savruldu
güz yaprakları gibi ne de dünyevi zevkleri vatanından, ulusundan önemli bildi?
RTE’ye
bir anımsatmam olacak. Necip Fazıl, yeni kurulan Cumhuriyet’in eğitim alsın
diye yoksul halkın parasıyla yüksek öğrenim için Fransa’ya (Paris’e) gönderdiği
bir öğrenciydi. Ne yazık ki yoksul halkın vergilerinden cebine konan bursun
değerini bilmedi. Har vurup harman savurdu bu parayı, “kadın bacakları” uğruna
harcadı burusunu. Okul işi de böylece yattı. Zamanın Milli Eğitim Bakanlığı
müfettişleri bu durumu saptayınca Kısakürek’in bursu kesilip geri çağrıldı.
Çünkü yoksul halkın parası, kadın bacakları için harcanamazdı. Bu nedenle
savrulup gitti Necip Fazıl kendince Cumhuriyet kurucularından intikam almak
için. İçindeki Cumhuriyet’e karşı kin de bu nedenledir.
Kısakürek,
Cumhuriyet’e çok şey borçlu bir yurttaş. Çünkü devletin ekmeğini yiyip suyunu
içmiş. Gençlerimize ahde vefayı, atalarına ve emeğe saygıyı, insanları sevmeyi,
kinden, nefretten uzak durmayı, bağışlayıcılığı öğretmeliyiz hem de ivedi
olarak. Sorumsuzluğuyla tanınan Necip Fazıl’ın Türk gençliğine öncü ve örnek
gösterilmesi kabul edilebilir mi?
Adil Hacıömeroğlu
23
Şubat 2012