BÖLÜCÜLÜĞÜN EŞBAŞKANI


Tarih, 16 Kasım 2013... Yer, Diyarbakır... BOP eşbaşkanı sahnede. Yanında aşiret lideri Barzani... Üç bavul altınla gelmiş. Evlenecek çiftlere altın takacakmış.
Türkiye’yi defalarca katil devlet ilan etmiş peşmerge kıyafetli Civan sahnede, eşbaşkanın yanında. Yani anlayacağınız iki civan yan yana... Civanlar olur da civanlar hayranı Ağlak Bakan olmaz mı? O da yerini alıyor başköşede. Yediği fırçalardan biraz utangaç. Yan gözle izlemekte civanların bölücülük naralarını...
RTE, laf kalabalığıyla söze başlıyor. Neredeyse tüm konuşmalarında aynı giriş. Diyarbakır’ın ilçelerini sayıyor tek tek, selam gönderiyor oralara. Kısa bir coğrafya dersinden sonra konuşmaya giriyor. Dini referanslar veriyor bolca. Sünni bir ittifakı, din sosuyla sunmaya çalışmakta. Bu hamurun içine birkaç gözyaşı damlası katılmasa olmaz. İmdada yetişenler var...
Barzani ailesine bolca övgüler... Peşmerge kıyafetli aşiret reisi memnun bu işten. Erbil’e razı iken kendisine bir de Diyarbakır sunulmakta, hem de altın tepsi içinde...
Eşbaşkanın amacı, terörü bitirmek değil. Türkiye’nin birliğini korumak aklının ucundan bile geçmemekte. Diyarbakır’daki görevi, Kürtleri birleştirmek. Barzanistan’ı sıkıştığı yerden dünyaya açmak istemekte. Diyarbakır’ı büyük Barzanistan’a merkez yapmak için çırpınmakta.
Kimileri seçim yatırımı diyorlar bu ziyarete. Haklılık payları yok değil. Ancak asıl amaç bu değil. ABD, eşbaşkana “Ya büyük Barzanistan’ı kurarsın ya da çekip gidersin. Senin yerine başka eşbaşkan buluruz.” demekte. Buyruk büyük yerden... Eşbaşkanın boynu kıldan ince efendisinin karşısında. Ne de olsa bunca yılın iktidarını borçlu olduğu bir efendi var karşısında.
“Tek parti olmaz.” diyor RTE. İlk kez “tek parti” diyerek CHP’yi kast etmiyor başbakan. Buradaki vurgu, PKK’ya. Barzani’nin siyasal çizgisini tanıyın demekte. Barzani ile yürümesini istemekte PKK’dan. Eşbaşkanın tercihi Ortaçağ temsilcisi aşiret reisi. Esat’a silah çekmeyen Suriye Kürtlerine de kızgınlığını dökülüyor dilinden. Barzanistan’ın, Akdeniz’le birleşememesi öfkelendiriyor RTE’yi. Bu konuda acelesi var. Hem de çok... Çünkü efendinin verdiği ihale tamamlanmamış.
Barzani, bir devlet başkanı gibi karşılandı. Bu karşılama, Irak’ın devlet bütünlüğüne vurulmuş bir darbe. Hem komşuları hem de kendi ülkesini bölme görevi yerine getirilmekte. Parçaları yapıştırma görevi de eş başkanın.
“Dağdakilerin indiğini, cezaevlerinin boşaldığını” göreceğini söylemekte RTE. Bu, genel af demektir. Teröristler affedilecek. Ya şehitler? Onlar, vatan topraklarında bir destan kahramanı olarak yatacaklar. Askere emperyalist tuzaklarla saldıran teröristlerin affedileceğini kürsüden ilan eden Türkiye’nin başbakanı ne yazık ki.
RTE, kendi ülkesini bölen biri olarak tarihe geçecek. BOP eşbaşkanlığının yanı sıra, eş bölücü başı olduğunu Diyarbakır’da kanıtladı.
Diyarbakır’da yaşananlar ikinci Habur rezaletidir. Hukuk yok! Türkiye’nin çıkarları yok! Ulusun birliği yok! Yürekten kopup gelen sesler yerine, verilen görevi yerine getirmenin içtensizliği var.
Birinci Habur ziyaretiyle uçurumdan baş aşağı giden AKP’yi, çiçeği burnunda genel başkan olan Kılıçdaroğlu’nun “genel af” söylemi kurtardı. AKP’nin yerle bir olacağı bir halk oylaması birden iktidar partisinin lehine döndü. İşte, yeni bir fırsat... AKP’den kurtulma fırsatı... Başta CHP olmak üzere muhalefet partileri bakalım bu fırsatı nasıl değerlendirecekler? AKP-PKK korosuna mı katılacaklar, yoksa milletin yanında mı yer alacaklar?
Not: Yazılarımın tümüne, http://adiladalet.blogspot.com dan ulaşabilirsiniz.
                                               Adil Hacıömeroğlu

                                               16 Kasım 2013

2 yorum:

  1. yazınıza katılmamak mümkün değil... Seçimlerde kim önde gidiyorsa muhalefet partisi olarak ve bu akpkk 2ya karşı kim duruyorsa oylarımızı birleştirerek bölünmeden bu durumu defetmeliyiz.. son zamanlarda görüyorum ki akppk ya karşı duracaklarına birbirlerine muhalefet çoğaldı , kim önde gidiyorsa hepimizin oyları birleşip desteklemeliyiz... akpkk'ya karşı ancak böyle galip geliriz...Saygılar...

    YanıtlaSil
  2. Öncelikle yazınızı çok beğendim. Konuyla ilgili ilk aklıma gelenleri de sizlerle paylaşmak isterim.

    Şuan cemaat ve eşbaşbaş arasında büyük bir çekişme var, kısa bir süre öncesine kadar dışarıya yansıtılmamaya çalışılan bu gerilim, artık saklanmaya çalışılmıyor. Diyabakır'daki görüşmenin ertesi günü tüm hükümet yanlısı gazetelerde "Tarihi Mesaj", "Çözüm Baharı", "Cezaevleri Boşalacak", "Mahşere Kadar Kardeşiz", "Yeni Türkiye" vb. manşetlerle girdi bu "hayırlı" olayı. Zamanın ya dünyadan haberi yok, ya da seni hiç iplemiyoruz mesajını veren bir manşeti var: "Kanun zoruyla dersane kapatmaya iş adamları da hayır diyor"... (http://www.habervaktim.com/...)

    Cemaatin gücü ortada, bir yandan gazetelere aleni bir şekilde getirdiğimiz gibi götürüz de gibi açık mektuplar yayınlıyorlar. Benim aklıma gelen soru Sonunun geldiğini anladı ve verebildiğim kadar zararı vereyim, arkam toplanmayacak hale gelsin çabası mı?

    Bölgeye özerklik veya bağımsızlık konusunda bu kadar çok ümit verildikten sonra, hükümet değişikliği durumunda ve konuya bakış değişikliği durumunda oluşacak hayalkırıklığının ve hıncın boyutunu hayal edebiliyor musunuz?

    YanıtlaSil