ÖĞRENCİ EVLERİ

                                                    
Son günlerde AKP yöneticilerinin dillerinden düşürmedikleri öğrenci evleri nasıldır? Öğrenciler, bu evlerde ne yaparlar? Bu sorular merak konusudur.
Ben de öğrenciliğimde bir yıl arkadaşlarımla bir evde kaldım. Yurtta ve ailemle kaldığım dönemlerde de zaman zaman öğrenci evlerinde konuk oldum. Bu evlerde kalan arkadaşlarla yaşamımın en mutlu zamanlarını geçirme fırsatı yakaladım.
Öğrencilerin evde kalması ikinci bir üniversite bitirmek gibidir. Yaşamın tüm zorluklarını göğüslemek, günlük yaşamda karşılaşılan sorunları çözme yeteneğinin gelişmesi açısından bir eğitim yuvasıdır o evler.
Öğrenci evlerindeki eşyalar genellikle derme çatmadır. Ailelerin kullanmadıkları, taşınması ve kullanılması kolay eşyalarla döşenir evler. Mutfaktaki kap kacak beş benzemezdir. Kaşıklar, çatallar, tabaklar birbirine uymaz. Herkes ayrı bir biçimde eşya getirdiğinden evler rengârenktir.
Öğrenci evlerinden ayrılanlar, eşyalarını götürmez genellikle. Kendine ait eşyaları almak ayıp sayılır. Okuldan mezun olup evden ayrılan kişi, eşyalarını alt sınıftakilere verir gururla. Eşyalar, yıllar içinde birçok öğrenciye hizmet eder böylece.
Birçok öğrenci, ilk kez yemek pişirir bu evlerde. Pişirilen yemekler, genellikle basit yemeklerdir. Pilavın suyu çok kaçarsa önünüze pirinç lapası gelir. Su az ise pişmemiş pirinçlerin takırtısını duyarsınız dişlerinizin arasında. Buna karşı kimse durumdan şikayetçi değildir.
Makarna sulu olsa da kuru olsa da yağı bulunmasa da zevkle yenir.
Çorbanın hep bir şeyi eksik olur. Karabiber, limon, bazen yağ bulunmaz çorbada. Bu, bilmezlikten değil, parasızlıktandır.
Ayda yılda bir et girmişse o yoksul mutfağa şanslı gününüzdesiniz. O sofra uzun sürer. Söyleşiler en koyusundandır. Aşklar itiraf edilir, memleket kurtarılır. Türküler söylenir hep bir ağızdan. Fıkralar anlatılır kahkahalarla dolu. Bu bir toydur, hakkını vermek gerek...
Yemekler nasıl olursa olsun kimsenin sesi çıkmaz. Dünyanın en güzel yemeğini yiyormuşçasına kaşık sallanır tabaklara.
Evde işler ortaklaşa yapılır. Öğrenciler arasında iş bölümü vardır. Herkes bir şeyin ucundan tutar. Buralarda asalaklara yer yoktur. Paylaşmanın mutluluğu tadılır her saniye. Kışın soğuğunda, eğer sobalıysa eviniz, işiniz zordur. Parasal durum, iyi ısınmaya hiçbir zaman olanak vermez. Yanmayan sobaların başında battaniyeye sarılarak ya da kalın paltolarla oturulur. Ellerde çay bardaklarının sıcaklığı vardır. Bardaktan çıkan buhar, en büyük ressamların bile yapamayacağı eşsiz bir tablodur.
Arkadaşlardan bir ders çalışıyorsa sessizlik egemen olur o yoksul gönül konaklarında. Herkes köşesine çekilip kitap okur. Okunan kitaplar tartışılır uzun söyleşilerde. Eli kalem tutup şiir, öykü yazan varsa onlar değerlendirilir birlikte.
Öğrenci evlerinde mülkiyet duygusu, bencillik kırıntı olarak bile bulunmaz. Parası olmayan bir arkadaş varsa ona hissettirilmeden gereksinimleri karşılanır.
Evlerdeki en güzel günler, dinlence dönüşüdür. Herkes yöresine özgü yiyecekler getirir. Anneler, boş durmamış; pastalar, börekler, tatlılar, sarmalar, dolmalar yapmıştır. Çantalar özenle açılır. Yiyecekler masaları donatır bir anda. Yöresel yiyecekler bir başka güzel olur. Bu toy, üç beş gün sürer. Sonrasında yeniden yokluk günlerine dönülür.
Hesap kitap öğrenilir öğrenci evlerinde. Ayağını yorganına göre uzatmanın ne demek olduğunu, uygulamalı yaşar öğrenciler.
Evde yaşayanın bir acısı varsa herkesin acısı olur bir anda. Gözyaşları birlikte dökülür. Eğer bir sevinç varsa herkes mutlanır.
Öğrenci evlerinde oluşan dostluklar sürer yıllar yılı.
Yokluk, ailenin değerini daha iyi kavratır. Düzenli olmanın temelleri atılır bu evlerde. Her koşulda yaşama tutunmak, buralarda sınavdan geçer. Bağımsız iş yapabilme yetisi kazanılır genç yaşta. Özgür yaşamanın tadına varılır.
Yaşamı boyunca paylaşmanın erdemini, kendi ayakları üstünde durmanın onurunu, yaşama saygının kutsallığını yaşamayanların; öğrenci evlerini anlaması çok zordur. Korku, baskı, koşullanmalarla yetişen kişilerin özgür yaşamanın değerini anlaması olanaksız. Yalan söylemenin, iftira atmanın, başkalarına tuzaklar kurmanın beceri olduğunu sana zavallı beyinlerin öğrenci evleri ile ilgili yakıştırmalar yapması olağandır.
İnsanoğlu bir aynadır. Söyledikleri, suçlamaları, kara çalmaları kendi içindekilerin karşısındaki aynada yansımasıdır. Üzüntüm, bu suçlamaları yapan zavallılığadır.
İnsan özgürce yaşayamadığında insan olur mu? İşi, gücü insan özgürlüğüne düşmanlık üreten bir anlayış insanlığa yakışır mı?
Not: Yazılarımın tümüne, http://adiladalet.blogspot.com dan ulaşabilirsiniz.
Adil Hacıömeroğlu

                                                           8 Kasım 2013

1 yorum:

  1. Köy Enstitülerini , Halk Evlerini anımsatan yaşam ve etkinlik yeri olan ÖĞRENCİ EVLERİ , öğrencileri eğiten , özverili kılan , onlara özeleştiri alışkanlığı veren dostlukları geliştiren , toplumsal bilinç kazandıran eğitim kurumları gibi bir işleve de sahiptir. Burada , toplumcu ve özgür bireyler yetişmesi hükumeti korkutmuş olacak ki , öğrenci evlerine sataşma ve saldırı eğilimi başlatıldı. İşte bu gerçekleri irdeleyen güzel yazı bu..Teşekkürler Sayın Adil Haciömerolu , emeğinize sağlık! ÖZGEN KARA

    YanıtlaSil