DEVLET KRİZİ NASIL AŞILIR?


Yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla başlayan AKP-Cemaat kavgası birçok kişi tarafından “Devlet krizi” olarak nitelendi. Bu, doğrudur. Çünkü devlet organları arasında acımasız, sorumsuz bir kavga başladı. Savcı savcıyla, polis polisle, savcı polisle kavga etmekte. Devlet kurumlarında görev yapanlar, ulusun hizmetinde olmayı bir kenara bırakarak kendi siyasal çıkarlarını koruma uğraşındalar.
Devlet krizinin bir başka ilgi çekici yönü de konular çağdaş hukuk değerleri ve kuralları üzerinden tartışılmamakta. Dinsel referanslar, İslami bir dil tartışmalarda egemen. Beddualar, dualar havalarda uçuşmakta. Günümüzde çağdaş devlet yönetimlerinde suçluların cezaları beddua ile verilmez. Suçlular da dualarla aklanmaz. Cezalar da aklanmalar da çağdaş hukuk kurallarıyla olur.
Devlet krizinin nedeni, yıllardır devlet kurumlarını kendi kümesel çıkarları için ele geçiren siyasal anlayışlardır. Devlet ve milletle savaşmayı amaçlayan bu siyasal anlayışlar; Ortaçağ düşünceli, emperyalizm desteklidirler. Asıl amaçları efendilerine hizmettir. Hizmet ederken görece bazı kazanımlar elde etmeyi kar sayarlar.
Bugün devlet krizinin kaynağı, Cemaat’in devlet kurumlarındaki örgütlenmesidir. Bu örgütlenme, birçok tertibin de kaynağıdır. Devletin içindeki çıban yok edilmeli. Üstelik bu çıban patlamıştır. Temizlenmesi kolaydır bu nedenle. Bunu AKP’nin yapması beklenmemeli, çünkü bu olanaksız bir şey. AKP bu durumuyla hukuk kurallarıyla bunu yapamaz. AKP yönetimi kin ve intikam duygularıyla yüklüdür. Sorunlar kin ve intikam duygusuyla ortadan kaldırılamaz; aksine sorun, daha da kangrenleşir. Bu konuda akılcı çözümler gerekmekte.
CHP ve MHP inisiyatif almalı, devlet ciddiyeti ve sorumluluğundan kaçmamalılar. Geniş tabanlı ulusal bir koalisyon kurmak için çaba göstermeliler. Çünkü bu konu, ulusal bir uzlaşmayla çözülebilir. Devletin varlığı, sorunuyla karşı karşıyayız.
Mevcut yargı yapısıyla yolsuzluklar da tertipler de çözülemez. Ulusal koalisyon, öncelikle yargı ve emniyette yasaların öngördüğü bir düzenleme yapmalı. Daha sonra Cemaatçi Gladyo’nun TSK ve aydınlarımıza yönelik tertiplerini açığa çıkarmalıdır. Silivri zindanlarının boşalması ivedilik göstermekte.
AKP yönetimi derin bir şaşkınlık içindedir. Bilgisizliğin karanlığı, bir adım önlerini görmeye engeldir. Konuştukça batağa saplanmaktalar, akıl almaz itiraflarda bulunmaktalar.
Dış politikada ne yazık ki bir tecritle karşı karşıyadır Türkiye. Komşularla ilişkiler çok kötü durumdadır. AKP’nin yönettiği Türkiye’ye karşı hem Avrupa hem de Asya ülkelerinde büyük bir güvensizlik düşüncesi egemen. Bu durum, derin bir ekonomik bunalımın ve siyasal soyutlanmanın habercisidir. Bu, yaşamsaldır, ulusal bir sorundur; ulusal koalisyonla aşılmalıdır.
Bilgiden ve devlet terbiyesinden yoksun kişilerin iktidarı işgal etmesi hem devlete hem de topluma kan kaybettirmekte. Bu nedenle muhalefet görevden kaçmamalı. Devleti işler duruma getirmek için uğraş verilmeli.
Önümüzdeki yerel seçimlerde parti çıkarlarına odaklanarak devlet krizinde sorumluluk almamak yanlıştır. Seçimler sonunda yönetecek bir Türkiye bulunmayabilir. Hele bu yargı ve emniyet sistemi içinde sağlıklı bir seçimin yapılabileceğini düşünmek de saflıktır. Hukuku, egemen kılmadan demokrasi işlemez.
Devlet içindeki cemaat yapılanmasının (Gladyo) AKP ile kavgada kısmen deşifre olması olumludur. Bu nedenle tasfiyesi kolaylaşmıştır. Altmış yılı aşkındır halkın başına dert üstüne dert açan bir yapılanmanın yok edilmesi demokrasinin önündeki engelleri kaldıracaktır. Tam bağımsızlık yolunda yürümenin, Cumhuriyet kurumlarını yeniden inşa etmenin yolu budur.
Not. Yazılarımın tümüne http://adiladalet.blogspot.com dan uzaklaşabilirsiniz.
                                                                       Adil Hacıömeroğlu
                                                                       28 Aralık 2013


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder