REHİNELERİ KİM KURTARDI?


Musul Başkonsolosluğunda, zamanın Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun gafleti yüzünden IŞİD’in rehin aldığı konsolosluk çalışanları nihayet kurtuldu. Kurtuldu da nasıl?

Öncelikle şunu söylemeliyim ki konsolosluk çalışanlarının rehin alınması konusunda ihmalleri yüzünden o günün hükümeti ve dışişleri bakanı hesap vermelidir. Burnunun dibindeki tehlikeyi görmeyen yöneticilerin sorumlu orunlarda bulunması talihsizliktir.

RTE ve Davutoğlu, ABD’nin IŞİD’e karşı ortak askeri harekât düzenleme isteklerine, rehineleri gerekçe göstererek katılamayacaklarını yarım ağızla söylediler hep. ABD Dışişleri Bakanı da rehine sorununun halledileceğinin ipucunu verdi. Çok geçmeden de rehineler kurtuldu.

Tabi, rehineler kurtulur da AKP durur mu? Bu konuda kahramanlık destanları yazdılar. RTE ve Davutoğlu ikilisi kendi yarattıkları masallara inanıp o kadar heyecanlandılar ki farklı dil kullandıklarını bile anlamadılar. Davutoğlu “görüşmeler sonunda, RTE ise “operasyonla” rehinelerin kurtulduklarını söylediler. Yandaş basının ise gaza basmaktan frenleri patladı. AKP’liler bir söyledilerse onlar bin anlattılar sahte kahramanlık masallarını.

AKP yöneticilerinin kendi hataları yüzünden rehin alınanlarla ilgili kazanç elde etmek istemeleri ilginçtir. Ancak rehinelerden bazılarının basına yaptıkları açıklamalar, sahte kahramanlık balonlarını yatsı olmadan söndürüverdi. Rehineler, sınırda dört saat bekledikten sonra MİT görevlileri tarafından alındıklarını söylediler. Tabi, bu sözler hem RTE’nin hem de Davutoğlu’nun sözde diplomasi başarılarını yerle bir etti.

O zaman kim kurtardı rehineleri? Kerry’nin bu konuda ipucu verdiğini söylemiştik. Rehinelerin kurtulmasında ABD’nin parmağının olmadığı söylenemez. Bu da demektir ki, ABD ile IŞİD arasında bağlar kopup ilişkiler son bulmamış.

IŞİD’in elinde bulunan konsolosluk çalışanları kendileri için bir kozdu. Türkiye’yi durduran bir koz. Türkiye’nin, ABD öncülüğündeki bir askeri harekâta katılmasını engelleyici bir olanaktan niçin vazgeçsin IŞİD? O zaman şunu diyebiliriz ki IŞİD, ABD planlarının uygulanması için bir piyon dur.

Rehine sorunu, herkesi memnun edecek bir biçimde çözümlendi. Peki, IŞİD’ in bu işten kazancı nedir?

ABD ve müttefiklerince düzenlenecek saldırlar, IŞİD’ i yok etmek amacında değil. Bu nedenle IŞİD militanlarının sıkıştıkları anda, yani işgal ettikleri topraklardan sökülüp atıldıklarında sığınacakları bir yer olmalı. Burası da Türkiye’dir. İşte, pazarlıklar bunun içindi. Olasıdır ki hem ABD hem de Türkiye yetkilileri terör örgütüne garanti verdiler. Türkiye’nin IŞİD militanlarını kabulü için anlaşmaya varılmış olabilir. 

IŞİD militanlarının çoğu birçok yerde ABD çıkarları uğruna savaştılar. Şu anda da savaşmayı sürdürmekteler. ABD ve müttefikleri onların toptan imhasına yanaşmaz. Çünkü onları süreceği yeni cepheler var. Diğer yerlerde olduğu gibi IŞİD’çiler buradaki görevlerini bitirmek üzereler. Bunun için de yeni görevler için yedeklenmeleri gerek.

Kendi ulusal ve bölgesel çıkarlarını korumaktan aciz yöneticiler bulunduğu sürece bu topraklarda IŞİD ve benzeri örgütler eksik olmaz. Emperyalizmin değil, kendi halklarının hesabına çalışacak siyasetçiler gerek. O zaman Ortaçağ kafalı terör örgütlerinden kurtulur insanlık.
                                                           Adil Hacıömeroğlu
                                                           26 Eylül 2014


2 yorum:

  1. Kadını köle gibi görmek ; küçük kızları da cinsel nesne saymak Ortaçağ belleğinin kalıntısıdır ve bu dönemde ülkemizde egemenliğini göstermektedir bu düşünce. Bu görüştekiler , kadınlar üzerinden anneleri de kendi düzenlerini destekleyen bir kuşak yetiştirmeye zorlamaktadırlar. Birden çok kadını hareminde tutmayı kolaylamak için kadınları kendi dünyası dışındakilere karşı kapamakta , çarşaf ve kafes içinde yaşatmaya ; cinsel yönden , emek yönünden sömürmeye yönelmektedir ortaçağ belleği. Ülkemizdeki kadınlara uygulanmak istenen yasaklamalar ve giyim kuşam müdahalesi de bu belleğin bir yansımasıdır. Kadınları , daha çocukluğundan başlanarak kendi güdümüne sokma çabası , bu baskıcı görüştekilerin insanlık için tehlikeli olmalarının da göstergesidir. İşte bu tehlikeye değinen A. Haciömeroğlu'nun , akıcı , sürükleyici anlatımı ile uyarılarını sunan yazısı karşımızda. Teşekkürler ! ÖZGEN KARA

    YanıtlaSil
  2. Rehine krizi de van minit gibi bir tiyatro bence, rehinelerin yüzünde ne bir korku ne bir sıla ifadesi var, hacdan gelen bir gruptan farksız idi hal ve hareketleri, bizim USTA, IŞID üzerinden kendine özel bir silahlı kuvvetler devşirme peşinde..

    YanıtlaSil