1 KASIM’DA CUMHURİYET Mİ OYLANACAK?


YCHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, bir televizyon kanalındaki söyleşisinde “1Kasım’da Cumhuriyet’in sandıkta oylanacağını” söyledi. Bu söylem ilk değil. YCHP ve MHP yöneticileri daha öce de benzer söylemlerde bulundular. Özellikle YCHP yöneticileri bu söylemle AKP ile iki partiye dayalı sistemin oluşmasına, seçmenin kamplaşmasını sağlamaya çalıştılar. Zaten AKP de 2002’den beri iki partiye dayalı sistemin oluşması için olağanüstü çaba harcadılar. AKP, bu kamplaşmadan karlı çıktı. Merkez sağ seçmeni kendi yanına çekti.
Türk siyasetinde ikili sistem AKP’nin güç kaynağı oldu. Kutuplaşma, siyasal tutuculuğu getirdi. Tutuculuğun olduğu yerde mantıklı düşünmekten, akılcı çözümlemeler yapmaktan söz edilemez. Bu durumda partilere körü körüne inanç gelişir.
AKP’nin siyasette olmasını istediği iki partiye dayalı sisteme son yıllarda YCHP de katkı sunmakta. Çünkü böyle bir sistemde YCHP yöneticileri iktidar olmasalar dahi kadrolu ana muhalefet görevlerini sürdürebilir. İktidar mı? Kimin olacağı çok da önemli değil, bu yöneticilerce. Önemli olan kendilerinin durumlarını korumaları...
2011 seçimlerinde “köprüden önce son çıkış” sözünden esinlenerek sloganlar üretildi. 2011 seçimlerinden sonra her şeyin biteceğini Türkiye’nin katı bir şeriat rejimi ile yönetileceği söylendi. “Aman oylar bölünmesin!” denerek YCHP’nin oy yitirmesinin önüne geçildi. Ama bunda asıl amaç, CHP’deki Kemalistlerin tasfiyesiydi. RTE düşmanlığıyla partide derin bir tasfiye operasyonu yapıldı. Parti, köklerinden koparıldı ve liberal bir çizgiye çekildi. Seçmen ikili sisteme zorlanırken ve hedef şaşırtılırken parti de CHP tabanının elinden uçup gitmişti. Sonuç mu? AKP 2011 seçimlerinde en büyük başarısını gösterdi. Demek ki oluşturulan sistem AKP’ye yaradı.
Yıl, 2014... Yerel seçimler öncesi... Yine “köprüden önce son çıkış” sözleri... Sanal dünyada büyük bir kuşatma başlatıldı. Seçmen terörize edildi. YCHP’ye oy vermemek neredeyse vatan hainliğiyle itham edilmeye başlandı. Bu seçimlerde ilginç olan bir şey daha ortaya çıktı. Tıpkı “aktroller” gibi YCHP’nin “liberal trolleri” ortaya çıktı. Farklı düşünenlere, YCHP yönetimini azcık olsa eleştirenlere saldırlar başlattı bu uzaktan kumandalı hazır kıtalar. En büyük silahları hakaret ve küfür... Hakaret ve küfürle YCHP’ye oy toplamaya çalıştılar kendilerince. 1 Kasım seçimi öncesinde de aynı yöntem dozu artırılarak sürdürülmekte. Yerel seçimler, YCHP’nin hezimetiyle Haziran direnişiyle sarsılmış AKP’nin utkusuyla sonuçlandı. İki partiye dayalı sistem yine AKP’ye yaradı, yıkılmakta olan AKP iktidarına can simidi oldu.
2014 Yılı yazı... Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Yine “köprüden önce son çıkış” sözleri ortalığı kapladı. Mısır’dan ithal İhsanoğlu ile Cumhuriyet’in oylanmasına(!) gidildi. En küçük eleştiriler bile dinlenmedi. Cumhuriyetçi bir adayın çıkmasına olanak tanınmadı. Baştan yenilgi kabul edilmişti oysa. RTE’yi, cumhurbaşkanı yaptılar elbirliğiyle. Yine AKP kazandı.
Yıl, 2015... 7 Haziran seçimleri öncesi yine aynı propaganda... “Köprüden önce son çıkış” sözleri uçuşmakta havalarda. AKP iktidarını yıkmak istemekteler güya... “Yine “Oyları bölmeyelim.” teraneleri... İşaret parmakları insanların gözlerine sokulmakta, “Sandıktan Cumhuriyet mi çıkacak, yoksa şeriat mı?” denerek. Sanal medya küfürbazları yine işbaşında. Onların kitabında tartışmak, konuşmak, ikna etmek yok! Hakaret edersin, bir iki küfür patlatırsın oyları kazanırsın havasındalar... 
Sonuç mu? Cumhuriyet kazanacak derken Cumhuriyet’e kurşun sıkan bir bölücü örgütün uzantısı olan parti Atatürk’ün kurduğu TBMM’de. Hem de oy patlaması yaparak... Oylar bölünmedi, ama Türkiye bölünmenin eşiğine geldi.
Kılıçdaroğlu ve arkadaşları, “Cumhuriyet oylanıyor” diyerek Cumhuriyet’e seçim kaybettiriyorlar. Çok sıkıştıklarında da “Biz yenilmedik, Cumhuriyet yenildi.” demek içindir bu çabaları.
Şimdi önümüzde 1 Kasım seçimleri var. Kılıçdaroğlu, kalkmış Cumhuriyet’in oylanacağını söylemekte. Cumhuriyet’in temel direkleri olan anayasanın ilk dört maddesinin değiştirilebileceğini söylüyor heyecanla PKK’ya yakın televizyonun ekranlarında. Tepkiler çığ gibi artınca da kesinlikle ilk dört maddeye dokumayacaklarını söylemekte bir gün önce ağzından çıkanları unuturcasına.
Televizyonlarda, mitinglerde açılımın TBMM’de görüşülmesi gerektiğini savunmakta. Yani bölünmeyi TBMM’de yasallaştırmanın peşinde. AKP’nin halk tepkisi karşısında terk ettiği açılımcılığı üstleniyor. PYD/PKK’nın silah bırakamayacağını söylemekte... Partisinin çiçeği burnun Derviş patentli yöneticisi ise genel başkanından geri kalmıyor. O da oyuna giriyor tüm gücüyle... PKK ile görüşebileceklerini açıklıyor. Tepkiler gelince de... “Yanlış anlaşıldık.” sözü tedavüle çıkıyor. Ekonomist bildiğimiz yöneticinin PKK severliği ilginç...
Ey Kılıçdaroğlu! Bir şeyi iyi bilmelisin. Türkiye Cumhuriyeti sandıkta kurulmadı ki sandıkla yıkılsın. Cumhuriyet, Türk Milletinin kanı canı pahasınadır. Bölücülükle kol kola girerek Cemaat’e gülücükler saçarak Cumhuriyet korunmaz. Hele seçimlerden sonra koşar adım AKP ile koalisyona giderek Cumhuriyet hiç korunmaz.
Cumhuriyet’i hainler yıkmak isterken gaflet içinde olanlar da bu hainlerin işlerini kolaylaştırır. Onların gidecekleri yollardaki engelleri kaldırır. Cumhuriyet’i öncelikle gaflet içinde olanlardan arındırmalı.
Ey Kılıçdaroğlu! Unutmayın ki Cumhuriyet’i savunacak olan Atatürkçülerdir. Türk Devrimi’ni ödünsüz savunanlarla Cumhuriyet yaşam bulur. Yoksa liberallerle kol kola girerek, tarikat erbabını okşayarak, bölücülüğü destekleyerek Cumhuriyet savulamaz.
Sayın Kılıçdaroğllu, size önerimdir: Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni döne döne okuyun! Belki kendinize bir pay çıkarırsınız oradan.
                                                           Adil Hacıömeroğlu
                                                           30 Ekim 2015



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder