CHP’NİN TARAFSIZ(!) SURİYE POLİTİKASI


ABD, AKP, Suudi Arabistan, Katar ve AB üyesi birçok ülke “Esat gitsin, Suriye’ye demokrasi gelsin.” diyerek savaş başlattılar. Bu ittifak, sözde demokrasiyi uluslararası teröristlerle getirmek için yola çıktı. Bu teröristlere “muhalif gruplar” adı verildi. Dinci fanatizmi siyaset yolu olarak seçen bu teröristlere silah, mühimmat, para, lojistik destek verildi.

Güzelim Suriye, teröristlerin saldırılarıyla harabeye döndü. İnsanlar, ülkelerini terk ettiler. Göç yollarında binlerce kişi öldü. Yüzlerce kadın tecavüze uğradı. ABD ve müttefiklerinin demokrasiyi getirmek için kiraladıkları teröristler, kadın ve çocukları pazarlarda sattılar. Bu demokrat teröristler, kendilerinden olmayanların başlarını keserek ün saldılar. Dünya, demokrasi adına sergilenen vahşeti ürpererek izledi. Bu vahşetten terör örgütleri kadar onları destekleyenlerin de sorumlu olduklarını söylersek yanlış olmaz sanırım.

YCHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 27 Eylül 2015 günü Viyana’da yaptığı açıklamada “Bizim için önemli olan Suriye’de barışın sağlanmasıdır. Esatlı, Esatsız Suriye’de barış mutlaka sağlanmalıdır.” demekte. Şu bir gerçek ki Suriye’de Esat yönetimi giderse yerine IŞİD, El Nusra PYD/PKK gibi terör örgütleri gelir.

Kılıçdaroğlu; “Esatsız barış” derken IŞİD, El Nusra ya da PYD/PKK’nın yönetimde olduğu, parçalanmış bir Suriye’den söz ettiğinin farkında mı? Suriye’de barışı bozan, ülkeyi kan gölüne döndüren emperyalizmin desteklediği terör örgütleri... Onlarla barışı düşünmek nasıl bir akıldır?

Almanya, İngiltere, Avusturalya başta olmak üzere birçok batılı ülke Esatlı bir geçiş ve barış dönemini düşündüklerini açıkladılar. ABD de bu çözüme yaklaşmış durumda. Ne yazık ki Kılıçdaroğlu ve arkadaşları gelişmelerin farkında değiller. Hâlâ Davutoğlu’nun stratejik derinliğinde debelenmekteler açılım müsteşarıyla birlikte.
 
Tam da Kılıçdaroğlu’nun Viyana’da dili sürçmüştür dedik kendi kendimize. 1 Ekim 2015’te seçim bildirgesini açıkladı. O da ne? Aynı görüşler orada da var. “Suriye halkının dostumuz olduğunu hiç unutmadan, iç savaşın taraflarıyla görüşebilen bir siyasi parti olarak, Suriye’ye barış ve güven getirmek için samimiyetle çalışmaya devam edeceğiz. (CHP Seçim Bildirgesi, sf. 205)” yazmakta bildirgede. Nasıl bir tarafsızlık bu? Esat yönetimiyle teröristler arasında tarafsız mısınız ey Kılıçdaroğlu ve YCHP yöneticileri?

Suriye’nin meşru yönetimiyle PYD/PKK gibi bölücü ya da IŞİD, El Nusra gibi çağdışı örgütler arasında tarafsız mısınız ey Kılıçdaroğlu?

Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumak için çırpınan Esat yönetimiyle ülkeyi bölmek isteyen emperyalist destekli terör örgütleri arasındaki savaşta tarafsız mısınız ey YCHP yöneticileri?

Ülkesinde kamu düzenini sağlamak için savaşım veren Esat yönetimiyle kafa kesen, sağı solu bombalayan IŞİD ve El Nusra arasında tarafsızlığınızı hala korumakta mısınız Ey Kılıçdaroğlu?

Suriye’de laikliğin, çağdaşlığın simgesi olan Esat’la tutsak ettiği kadınları pazarlarda satan IŞİD arasında tarafsız olmak nasıl bir şeydir ey Kılıçdaroğlu?

Suriye’de ulusal bütünlük için savaşan Esat’la İkinci İsrail’i kurmak için kan döken PYD/PKK arasında eşit uzaklıkta mısınız ey Kılıçdaroğlu ve YCHP yöneticileri?

Seçim Bildirgesinde “iç savaşın taraflarıyla görüşebilen bir siyasal parti” olunduğundan söz edilmekte. Esat’la görüşülmesini anlarız da çağdışı ve bölücü terörist örgütlerle ne görüşmekte YCHP yöneticileri?

Suriye’de gerçek ve kalıcı bir barışın ancak Esat yönetimiyle sağlanacağını herkes bilmekte. Tüm dünyada bu yönde bir değişim ve eğilim de gözlenmekte. Durum böyle iken çağdışı ve bölücü terör örgütlerini muhatap kabul etmenin mantıklı yanı var mıdır?

Dünyadaki gerçekleri yakından izleyemeyen ve bölgesindeki olayları açıkça göremeyen bir parti yönetimiyle Türkiye esenliğe çıkabilir mi? Soyut bir barış sözcüğüyle barışa değil de savaşa hizmet edildiğini anlamak çok mu zor?

Kılıçdaroğlu’na küçük bir anımsatmada bulunmak isterim. Kurdun kuzuyu boğduğu bir yerde tarafsızlık olmaz. İlle de “Ben tarafsızım.” Diyorsanız, biliniz ki kuzunun boğulmasından yanasınız. Bilmem başka söze gerek var mı?

Not: 5 Ekim 2015 tarihli Aydınlık gazetesinde yayımlanmıştır.

                                                           Adil Hacıömeroğlu
                                                           2 Ekim 2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder