CUMHURİYET’E VE ULUS DEVLETE SON KAZMA KILIÇDAROĞLU’NDAN


YCHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, PKK’ya yakınlığıyla bilinen IMC televizyonunda bir programa konuk oldu. Programda PKK/HDP çizgisini meşrulaştırmak isteyen sorular ağırlıktaydı. Bir başka deyişle Kemal Bey’i bölücü örgütün propagandasına yakın tutma gayreti açıkça görülmekteydi.
Anayasa değişikliğiyle ilgili bir soru üzerine konuşulurken soru soran bir kadın gazeteci, “Anayasanın ilk üç maddesini de değiştirir misiniz? diye sordu. Kemal Bey: “Tabi, söyledik bütün bunların tamamını. Buyurun, gelin, yapalım bütün bunların hepsini...” diye yanıtladı soruyu.
Anayasanın “değiştirilmesi dahi teklif edilemez” ikinci ve üçüncü maddelerinde ne var?
“Madde 2: Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik, sosyal bir hukuk Devletidir.” Bu maddede Cumhuriyet’in nitelikleri tanımlanmaktadır. Bu nedenledir ki Cumhuriyet’e karşı olan irticacı din bezirgânları, bölücüler, emperyalizme uşaklığı görev edinmiş liberaller, vatansız solcular gibi tescilli Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlarını Anayasamızın bu maddesi rahatsız eder. Bunu biliyoruz... Ancak Kılıçdaroğlu’nu rahatsız eden yanı nedir?
Kılıçdaroğlu, devletin biçiminin belirlendiği ikinci maddedeki hangi sözcükten rahatsız olmaktadır? Yukarıda belirttiğimiz tescilli Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlarının Anayasanın 2. Maddesinde bir türlü kabul edemedikleri “Atatürk milliyetçiliği sözüdür. Kılıçdaroğlu da bu kervana katıldığına göre onun da rahatsızlığı sanırım aynı doğrultudadır.
Gelelim Anayasanın 3. Maddesine...
“Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili, Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Milli marşı “İstiklal Marşı”dır.
Başkenti Ankara’dır.” Bu maddenin değiştirildiğinde Türkiye Cumhuriyeti diye bir devlet ortada kalmaz. Bölücülerin ısrarla ortadan kaldırılmasını istedikleri anayasa maddesi, bu. Bu anayasa maddesinin ortadan kaldırılması demek, Türkiye’nin bölünmesi demektir. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in yok edilmesi demektir.
Kılıçdaroğlu’nun Anayasanın ikinci ve üçüncü maddelerinin değişikliğine bilerek ya da bilmeyerek onay vermesi oturduğu koltuğa ihanettir. Cumhuriyet’i kuran partinin genel başkanlık koltuğunda oturan birinin böylesine bir eylem içinde olması düşünülemez.
Yarın çıkar Kemal Bey, “Dil sürçmesi oldu.” “Söylediklerim çarpıtıldı.” “Şaşırdım.” “Soruyu anlamadım, yorgun olduğum için.”gibi sözlerle konuyu örtmeye çalışır. “Boğaz dokuz, kırk boğumdur.” demiş atalarımız, bunu unutma Kemal Bey! Siyaset sorumluluk işidir. Sözü söylerken iyi düşünmeli. Söz ağızdan çıktığında bir daha geri gelmez ok gibidir. Konuk olunan yerdeki ortama uyup sözler söylemek tutarlı siyasetçinin işi olmasa gerek. Şunu da eklemeliyim ki kimi zaman kişi, uygun ortam bulduğunda bilinçaltında sakladıklarını açık edebilir.
Ey CHP’li yurtsever arkadaşlarım, Kılıçdaroğlu ve ekibinin Cumhuriyet’i koruma gibi bir amacının olmadığını hala anlamadınız mı? Asıl amaçlarının AKP ile koalisyon kurarak açılımı sürdürmek ve Anayasayı değiştirmek olduğunu artık anlamanın zamanıdır.
Ey CHP’li arkadaşım, yoldaşım... İrtica ve bölücülük, yıllardır Cumhuriyet’i yıkmak, Atatürk’ü topraklarımızdan silmek için uğraşmakta. Bu konuda en büyük destekçileri ise dün İzmir’den denize dökülen sömürgeciler ve onların piyonları. Başka kimler mi var? Her dönemin ihanetçisi liberaller ile dönek solcular...
Ey Cumhuriyet ateşiyle yanıp tutuşan CHP’li yoldaşım! Bugün YCHP yönetimine bir bakıver. Dincisi, bölücüsü, liberali, AB solcuları var da bir şey yok. Kendisini Kemalist ya da Atatürkçü olarak tanımlayan kimse yok! Bu ilginç değil mi?  Haziran da koşa koşa AKP ile istikşafi görüşmelere gidenler, yarın 1 Kasım sonrası da yine AKP ile koalisyon kurmak için çırpınacaklar. Kılıçdaroğlu AKP ve HDP ile Cumhuriyet’e son kazmayı vuracak. Bu kazma ulus devleti de oradan kaldıracak. İleriyi görecek akılcı çözümlemeler varken o zaman bu inat niye?
                                                           Adil Hacıömeroğlu

                                                              27 Ekim 2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder