AMERİKA’NIN SAVAŞI
İSABEY’DE LİDYALILAR ÖNCESİ BİR YAŞAM
FORETİKA
Doğu
Karadeniz’e özgü olan foretikaya, Of ya da Rize bezi de denir. Farklı ilçelerde
değişik adlarla anılır. Foretika, Of yöresindeki adıdır yöreye özgü bezin.
Foretikadan genellikle iç çamaşırı yapılır. Türkiye’nin kapitalizmin hışmına
uğramadığı dönemlerde köylerde yaşayan halk, neredeyse tüm yiyecek ve
giyeceğini kendisi üretmeye çalışırdı. Çok temel ve yaşamsal maddelerin dışında
çarşıda, pazarda alışveriş yapılmazdı, para harcanmazdı.
Yetiştirilen
ürünlerin, kişilerin günlük gereksinmelerini karşılayacak nitelikte olmasına
özen gösterilirdi. Yetiştirilen ürünlerin fazlası satılırdı. Komşular arasında
daha çok ürün değiş tokuşu yapılmaktaydı. Çoğu zaman cepte para olmadığından
komşunun ürettiği bir malı almak için, o malın karşılığında birkaç gün çalışmak
zorunda kalınırdı. Fazla mal üreten kişi de komşusunun derdini anlar; onu
kazıklama yerine, onun gereksinimini karşılama yolunu seçerdi. Bu nedenle
komşuya kolaylık göstermek önemliydi.
Foretika,
kendir liflerinin ip durumuna getirilmesiyle yapılırdı. Kendir, tarlaların daha
çok sulanabilir bölümlerinde gereksinimi karşılayacak miktarda ekilirdi.
Kendirler boy atıp olgunlaştıktan sonra dipten kesilirdi. Kendir lifleri,
bitkiyi ince bir kabuk gibi sarar. Lifler, özenle bitkinin sert ve içi delik bölümünden soyulur. Bu
lifler yumuşacıktır. Bu lifler, su dolu bir kaba batırılarak daha da
yumuşatılır. Daha sonra elde eğrilerek iplik durumuna getirilir. Kendir
iplikleri, başta foretika ve sicim olmak üzere birçok alanda kullanılırdı. Foretikaları,
daha iyi ağarsın diye taşların üzerinde güneşte kurutulurlardı. Deniz kıyısında
oturanlar bu işi, çakıl taşlarının üzerinde yaparlardı. Ara sıra bezleri deniz
suyuyla yıkarlardı. Tuzlu su, foratikaları apak yapardı. Böylece de bezler daha
parlak ve güzel görünürlerdi. Bu da foretikaların pazarlanmasını
kolaylaştırırdı.
Kendir
gövdesinin içi boydan boya delik olan kısmına ise kunci adı verilirdi. Kunciler
çok enerji veren bir yakıt değildi. Dumanı bol, ısısı azdı. Ancak kurumuş
kunciler ateşi tutuşturmak için kullanılırdı. Ayrıca kunci ile yoğurt içmek
alışkanlıktı çocuklar için. Günümüzde kullanılan plastik pipetlerin atasının
kunci olduğunu söyleyebiliriz. Bu buluşu da Doğu Karadenizlinin keskin
zekâsının hanesine yazsak fena olmaz.
Foretika
yapılacak kendir iplikleri, daha güzel olsun diye o dönemin nadir ithal
ürünlerinden olan İngiliz pamuk iplikleriyle karıştırılarak el tezgâhlarında
bez durumuna getirilirdi. Foretikadan yapılan iç çamaşırları, aile üyelerinin
gereksinimini karşıladıktan sonra fazlası satılırdı. Foretika, alıcısı çok olan
bir bezdi. Özellikle sıcak iklimi olan bölgeler ve ülkeler foretika iç
giyimleri yeğlerlerdi. Çünkü foretika, teri çekip çabucak kuruma özelliğine
sahipti. Bu nedenle de sıcak yaz günlerinin vazgeçilmez, sağlıklı giyimiydi.
Doğu
Karadeniz’de neredeyse her evde foretika ören tezgâhlar vardı. Birçok kadın,
foretika örmeyi bilirdi. Dışa açılmayan, kapalı ekonomilerde halkın kendi
kendine yetmesi ekonomik olduğu kadar, yaşamsal bir zorunluluktu. Bu nedenle
evde foretika yapan bir tezgâhın olması ve ev kadınlarının bu konuda
uzmanlaşması aile ekonomisine büyük bir katkıydı.
Kapitalizmin
toplumsal ve ekonomik ilişkilere egemen olmasıyla el sanatları yok olmaya
başladı. Foretika tezgahları, evleri işgal eden gereksiz aygıtlar olarak
görülmeye başlandı. Birkaç kuşağı sağlıklı bezlerle giydirip donatan emektar
tezgâhlar bir bir söküldü. Foretika gömleklerin yerini önce pamuk atletler,
daha sonra ucuz naylon giysiler aldı. Yaz günü foretikayla serinleyen bedenler,
naylonla yandı pişti. Sağlıklı kendir beziyle ferahlayan vücutlar, naylon
karışımlı iç çamaşırlarla hastalıklardan kurtulamaz oldu. Para hırsı, sağlığı
yok etti. El tezgâhlarında ustalıkla foretika ören usta eller, dünyadan bir bir
göçmeye başladı.
Alınterinin
aktığı foretikalar, bölgede bilinmez oldu. Rüzgârda tarlaların kıyısında nazlı
kızlar gibi salınan kendirler yetiştirilmez oldu. Kunci mi? O da tarih oldu
kendirle birlikte. Artık günümüz çocukları, yoğurdu kunci ile içmemekteler.
Çünkü ne kunci var ne de annelerinin mayaladığı yoğurt.
Adil
Hacıömeroğlu
11
Mayıs 2016