YOL MU, YOL ARKADAŞI MI ÖNEMLİ?


Başbakan ve AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, her iki görevinden de tereyağından kıl çeker gibi çekilip olması gereken yere gönderildi. Bu durum karşısında Davutoğlu’nun açıklaması ilginçti. Kendince bir şeyler söyledi.
Derin felsefi(!) sözler ettiğini sanan biri Davutoğlu. İdealist görünmeye çalışmakta. RTE’nin görevinden el çektirmesi karşısında da yüreğe dokunacağını sandığı sözler etti. Doğaldır ki yüreğe dokunacak sözleri, yüreği olanlar anlar. Davutoğlu, ilkokul müsamerelerine çıkan çocuklar gibi. Yaptığı işi de bu ciddiyetle (!) yapmakta. Sürekli ağzı kulaklarında... Her sözünde din sömürüsü var.
“Refik ve hedef önemliyse hepimizin muhasebe yapması gerekiyordu. Refiklerimin de benim de. Cumhurbaşkanımız dâhil, siyasi tecrübesine güvendiğim dostlarımla istişareler neticesinde, AKP’nin birliği, devamı için refikin değişmesindense genel başkanın değişmesi fikri bende hâsıl oldu.” demekte Davutoğlu. Bu sözleriyle “refik”in hedeften, yoldan daha önemli olduğunu belirtmekte erken ergen psikolojisinin egemen olduğu müsamere çocuğu.
“Refik” sözcüğünün TDK Büyük Sözlükteki anlamı “arkadaş, dost”. Davutoğlu, demek istiyor ki “Benim için ideallerim, gittiğim yol önemli değil, önemli olan arkadaşlarımdır.”
Ünlü şairimiz Tevfik Fikret: “Hak bellediğin yolda yalnız gideceksin.” demekte. Yani önemli olanın yanındakiler değil, hak bellediğin yolundur. Eğer davanın doğruluğuna inanıyorsan amacına ulaşmak için tek başına da olsan yolundan, davandan dönmeyeceksin. Buradan anlaşılacağı üzere Davutoğlu’nun gittiği yol hak yol değil. Değil ki yoldan vazgeçerek “refik”leriyle yürümek istemekte. Aslında Fikret’in bu özdeyişi, devlet adamı olmanın, vatanseverliğin de ilkesini ortaya koymakta.
Hz. Ali: “Hakikatin hatırı, dostun hatırından üstündür.” demekte. Bu sözle hakikatin yanında yer almanın erdemi anlatılmakta. Diyelim ki dostumuz hep yanlış işler yapıyor, onun bu yanlışlarını onaylamak zorunda mıyız? Yanlış olduğunu bile bile dostumuz diye birine boyun eğmemiz mi gerekmekte. Dostumuzun hatır var diye tüm toplumun geleceğini ilgilendiren haklı bir yoldan dönecek miyiz?
Davutoğlu gibi görevlerine arkadaş sandığı kişilerce atananlar ne Fikret’i ne de Hz. Ali’yi anlayabilir. Bu iki büyük bilgeyi anlamak için erdemli ve cesaret dolu bir yürek, derin bir ulus sevgisi, aydınlık bir beyin, özgür bir akıl gerekmekte. Kula kul olmayı düşünce ve ideal sanan kişilerin bilgeleri anlaması olanaksız. Davutoğlu’nun hakikatin peşinde koşması için kırk fırın ekmek yemesi gerek. Bu da olanaksız.
Doğru yolunuz varsa zaten o doğru yolda doğru insanlarla yolunuz kesişir. Yanlış yoldaysanız, doğru kişilerle karşılaşıp dost olmanız çok zor. Davutoğlu’nun “refik”lerinin doğru mu eğri mi olduğuna gelince... Bu kararı da siz verin!
                                                                       Adil Hacıömeroğlu
                                                                        7 Mayıs 2016


1 yorum:

  1. Sizce akepe diye bir parti var mıydı? Bence yoktu, hala da yok. Ne var RTE var. Parti başkanı da, başbakan da, cumhurbaşkanı da hepsi o. Akepe diye bir parti varmış yok muş bu çok da önemli değil di. Cumhuriyetimizi koruyan kollayan kurumlarımızın var olduğunu bildiğimiz sürece. Bu görevini yerine getirecek kurumumuz kalmadığı için şimdi önemli oldu. Hele hele En baş görevlerinden biri Cumhuriyetimizi korumak kollamak olan Silahlı kuvvetlerimizin sesini duyabiliyor muyuz. Ben neredeyse böyle bir kurumumuzun olduğunu bile unutur oldum. Neymiş iç hizmetler kanununda yapılan değişiklik nedeniyley miş... Benim Cumhuriyetime kastetmiş dahili bedbahtlarım olacak ben iç hizmetler kanununu takacağım. Bizim bu paşalarımız pek sığ görüşlüyler miş. İlker Başbuğ ilk paşa içeri alındığında sıranın kendisine de geleceğini öngöremedi. Özel le başlayan bu ikinci dönemde de yine paşalarımız görevlerini yerine getirmedikleri için yargılanacaklarını yine öngöremiyorlar. Son olarak bu Davutoğlu olayı yeni bir partinin sinyallerini veriyor... Saygılar.

    Adnan Yiğiter

    YanıtlaSil