HALK NEDEN SOKAKTA?

                                               
Dün gece Bakırköy’den Bostancı’ya dönerken geç kaldığımdan deniz otobüsünü kaçırdım. Sahile indim ve yollar açık olduğundan ilk gelen otobüse bindim. Otobüsle Sirkeci’ye uçar gibi geldik. Otobüsten hızla inip Marmara’ya yöneldim. Marmaray girişinde güvenlik önlemi alınmış. Çantalar aranıyor. Şüphelilerin kimlikleri kontrol ediliyor. Ellerinde bayraklarla her kesimden ve yaştan kişiler gruplar halinde yürümekteler. Çoğunun acelesi var.
Peron katına inerken genç ve orta yaşlılardan oluşan bir gruba “İyi akşamlar!” diyerek yaklaşıyorum. Onlar, güler yüzle karşılıyorlar beni. Gruptakiler, Saraçhane’de, büyükşehir belediyesi önündeki toplantıya katılmışlar, çoğu Kısıklı’ya gitmekteler. Nasıl olsa toplu taşım araçları bedava.
En yakınımda bulunandan başlayarak ilk sorumu soruyorum sırayla: “Neden alanlardasınız?” Orta yaşlı biri yanıtlıyor beni: “Vatan için...” Çoğunluk aynı yanıtı veriyor. Birkaçı “Milletim için...” diyor. Genç olanlardan birkaçı “Bağımsızlığımız için...” diyerek kararlılık göstermekte.
İkinci sorumu soruyorum: “Yani Erdoğan için sokağa çıkmadınız öyle mi?” Topluca “Hayır!” diyorlar.
Üçüncü soruya sıra geliyor: “Darbe kışkırtmasını kim yaptı?” Çoğunluk “Amerika...” yanıtını vermekte. Birkaçı “Yabancı devletler...” diye düşünmekteler. Neredeyse hepsi FETÖ’yü, PKK ve IŞİD gibi terör örgütü olarak görmekteler. Bu sorularımı yol boyunca hem Marmaray’da hem de Kadıköy-Kartal metrosunda karşılaştığım gruplara yönelttim. Yanıtlar üç aşağı beş yukarı aynı.
Konuşmalarından anlaşılacağı üzere 15 Temmuz gecesinden beri sokaklarda, alanlarda olan gruplardaki kişilerin bazıları İstanbul Büyükşehir Belediyesi çalışanı. Cuntacıların kalkışmasına katılan emir kulu askerlere karşı sert davranışlar, hatta linç girişimlerine varan aşırılıklarla ilgili olarak ne düşündüklerini de soruyorum. Bu tür davranışları onaylamadıklarını içtenlikle dile getiriyorlar. Aralarına provokatörlerin karışabileceğini söylüyorlar. Özellikle kışkırtıcılar konusunda IŞİD ve PKK taraftarlarını işaret etmekteler.
Türk Ordusunun yıpratılmaması konusunda hemfikirler... Halka ateş eden ABD güdümlü tetikçiklerin Türk askeri sayılmayacağını söylemekteler. Halka ateş edilmesinin kabul edilmeyeceğini ve hiçbir zaman da böyle bir olayın yaşanmadığını dile getirmekteler. Amerikan emperyalizmi karşıtlığı, Türkiye’de yeni bir Kurtuluş Savaşı ruhu oluşturmaya önemli bir etkendir. Bu nedenle Cumhuriyet kurumlarını ayakta tutarak emperyalizme karşı savaşımı kazanabiliriz.
Özellikle bazı AKP yöneticilerinin ve yandaş medya elemanlarının cuntacılığı fırsata dönüştürerek TSK’yı yıpratma çalışmaları gözden kaçmamakta. Bu durum FETÖ’nün Türkiye’ye verdiği zarardan daha büyük felaketlere yol açabilir. Unutmayalım ki tapusu pahalı Anadolu ve Trakya coğrafyasında var olmak için güçlü ve ulusal değerlere bağlı bir TSK’ya ihtiyacımız var. Bu ulusal değerler, Cumhuriyet değerleri, Atatürk ilkeleridir. Türk Ordusunun yeniden güçlü duruma gelebilmesi için Cumhuriyet değerlerine harfiyen bağlı olmalı. Yetmiş yıllık çok partili yaşam deneyimi göstermiştir ki Atatürk Devriminden uzaklaştıkça Türkiye güç yitirmektedir. Güçlü Türkiye Atatürk’le yürüyerek olur. Bunun tersi ise bizi ulusça felakete sürükler.
Türkiye, tarihinin en büyük ABD karşıtlığını yaşamakta. Buna koşut olarak da vatanseverlik duygusu en üst düzeyde. ABD karşıtlığı ve vatanseverliğin Türk Milletini birleştirmesi, Türkiye’nin emperyalizmden bağımsızlaşması konusunda önemli bir fırsat. Türk siyaseti, yeni rotasını bu doğrultuda oluşturmalı. Anti-emperyalist, tam bağımsız Türkiye’nin vazgeçilmezi; Atatürk ve Cumhuriyet değerleridir. Bu asla unutulmaya...
                                                           Adil Hacıömeroğlu
                                                           19 Temmuz 2016




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder